30 Film Önerisi

Son dönemlerde severek izlediğim filmleri birkaç cümleyle de olsa derlediğim filmler…

İyi filmler bulmanın ayrı, o iyi filmleri izleyip değerlendirmenin ayrı zorlukları vardır.

Dilerim bir nebze yardımcı olur.

Son olarak “iyi film kötü hayattan iyidir.”

Okumaya devam et “30 Film Önerisi”

Bad Boy Bubby

35 yıl boyunca annesi tarafından dışarıda zehirli gazlar var denilerek tek odalı evde hapis hayatı yaşayan Bubby aileye yıllardır kayıp olan babası dahil olunca kediyi nasıl nefessiz bırakıncaya dek boğmuşsa baba ve anneyi de boğarak öldürmüştür. Çünkü artık yerlerinden kıpırdamamalarını arzu etmiştir. Çünkü anne ve baba yaramazlık yapmıştır.

Okumaya devam et “Bad Boy Bubby”

BOĞUNTULU MASALLAR

Gecenin koynunda..

Köprüden aşağı attım kendimi, bunu kan ter içinde kalarak hissettim yatağımda, sadece bir “hey” sözü çıktı ağzımdan, bir yardım çağrısı değil, bir haykırış, çığlık, belki de içgüdüsel, bilimcin tüm anlamlandırmaları dışında sade bir hey, etrafta gece karanlığının içindekilere bir haber verme girişimi olarak, ama sadece hey! Atlamış bulundum hey! Ama hey’den sonra sayısız şey yutkundum içimde, söze dökülemeden köpürdü ağzımda beyaz baloncuk, yine içimde kaldı söylenilemeden, hiçbir işe yaramadı atlayış, sadece bir hey! Yankılandı boşlukta.

Okumaya devam et “BOĞUNTULU MASALLAR”

Leyleğin Çocukları

Filmde yasa ve devlet bir eve haciz için gelen polis ve mübaşirin temsilliğinde uzatmaya hiç gerek görülmeden kısaca tanımlanır. Disiplin ve denetim toplumunun ciddi, gergin, duygusuz yüzünün mekanizması bir takım anarşist çekiç darbeleriyle gevşetilip gülünçleştirilir. Verili düzene karşı üç işsiz genç tarafından düzensiz bir ayaklanma başlatılmadan evvel iş sahibi ve düzene ayak uydurmanın sıkıntı, stres ve mutsuzluk ürettiğinin altı çizilir. Böylece film bir bakıma aylaklığa övgüdür. Ancak bu aylaklığın ilkesi eylemsizlik değil, aksine fark olumlandığından meta, sömürü ve yabancılaşma üretmeyen eylemdir.

Okumaya devam et “Leyleğin Çocukları”

Bir Amerikan filmi: Punishment Park

Sistem eleştirisi yapan kurmaca belgesel film. Amerikan rüyasını tuzla buz eden bu film yayınlandığı dönem yasaklanmış, yönetmeni Peter Watkins Amerika’dan göç etmek zorunda kalmıştır. Filmin bir başka önemi ise filmde gerçek muhalif öğrencileri oynamıştır.

Sistemi öğrenmek için o sistemin vitrininde sergilenlere bakarak öğrenemeyiz. Yöneticilerin ve ona bağlı medya papağanlarının söylemlerinden de öğrenemeyiz. Hapishane, tımarhane, mahkeme salonları, polis karokalları gibi mekanları incelememiz gerekir.

Okumaya devam et “Bir Amerikan filmi: Punishment Park”

Angst essen Seelen auf

Yeni Alman Sineması akımının (1962-1982) öncü yönetmenlerinden Rainer Werner Fassbinder ülkenin Nazi geçmişiyle hesaplaşmadığını düşünenlerdendir. Batı Almanya’da bu akımla filmler aracılığıyla bu yüzleşme gerçekleştirilmeye çalışılır.

Fassbinder’ın 1974 yapımı Angst essen Seelen auf (Korku Ruhu Kemirir) filminde 60 yaşlarında bir temizlik işçisi yalnız Alman bir kadın (Emmi) ile 30’lu yaşlarında yabancı işçi Faslı bir erkeğin (filmde ismin uzunluğundan dolayı kısaca Ali denmektedir) ilişkileri üzerinden insan ilişkileri, göç, göçmen işçiler, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık, sömürü konuları işlenmektedir.

Okumaya devam et “Angst essen Seelen auf”

Aile Saadeti Ltd.

Werner Herzog bu filmiyle açıkça şunu sormakta: Hayatımızın ne kadarı rollerden ibaret? Eğer ciddi olarak bunun üzerine düşünürsek korkunç sonuçlar elde ederiz. O bunu bir şirketin kiralanabilir dublörü üzerinden anlatıyor. İçinde bulunduğumuz çağda bizler ise bunu zaten çeşitli temsillerle ücretsiz, gönüllü ya da zorunlu rollerle icra etmekteyiz. Bunun nedeni de gösteriyor yönetmen: yalnızlık ve yabancılaşma.

Okumaya devam et “Aile Saadeti Ltd.”

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑